• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/
  • https://twitter.com/
Site Haritası
Takvim

Sosyalist Halk Ozanı İHSANİ

 

Sosyalist halk ozanı: İhsani

 

Eşitsizlik Zincirini Kırana Dek…

 

Ozan İhsani ile Ağalı Dünya adlı kitabı aracılığı ile tanıştım.Kitap şimdi hatırlayamadığım bir kanaldan elime geçmişti. O zaman köyümüzde ozan Hulusi Boran ile ortak olduğumuz bir bakkal dükkânımız vardı. Dükkân aynı zamanda köy kahvesi işlevini görüyordu. Köylüler orada buluşuyor; iskambil, domino gibi oyunlar oynuyorlar, sohbet ediyorlardı. Biz de, bizden büyük abilerin desteğiyle bir pano yaptırıp “Duvar Gazetesi” çıkartıyoruz. Dükkânda pikaptan çaldığımız Mahzuni Şerif’in türküleri, Duvar Gazetesi ve konuşmalarımızla köylülerimizi politize etmeye, o günün deyimi ile uyandırmaya çalışıyoruz. ’68 devrimci gençlik hareketinin etkisinde, daha çok anti emperyalist konuşmalar yapıyoruz, bildiğimiz kadarıyla. Köylülerimiz bizi bir türlü anlamıyorlar ve desteklemiyorlar.

 Bu ortamda elime Aşık İhsani’nin Ağalı Dünya adlı kitabı geçiyor. Önce kitaptan ben çok etkileniyorum. Çoğunluğu okuma yazma bilmeyen köylülerime dükkânda bu kitabı okumaya başlıyorum. Aşık İhsani ağaların gaddarlıklarını ve ırz düşmanlıklarını öykülüyor, şiirlerle süsleyerek, anlaşılır, yalın bir dille kitabında.

 

Bizim köyde bir ağayla bir Nazlı
Yaşıyordu, yaşıyordu, yaşar ya!
Ağanın göbeği, Nazlı’nın karnı
Şişiyordu, şişiyordu, şişer ya!
 
Nazlı’nın ne damı, tarlası, beyi
Yoktu kendisinin olan tek şeyi
Ağanın gözüne girerim deyi
Koşuyordu, koşuyordu, koşar ya!
 
Ağa savaşını yapardı aşla,
Kendisine karşı dikilen başla,
Bir imamla aldığını, üç taşla
Boşuyordu boşuyordu, boşar ya!
 
Nazlı ayak uydurmuştu asıra
Köycek ona, kahpe derdik, o sıra
Gündüz kıra, gece nemli hasıra
Düşüyordu, düşüyordu, düşer ya!
 
Hasan, Hacer, Hamza, Hüsniye, Kaya,
Kediden öküze, tavuktan taya,
Kim eline ne geçerse ağaya
Taşıyordu, taşıyordu, taşır ya!
 
Nazlı’yı son gördüğümde solmuştu
Barındığı yeri saman dolmuştu
Onüç yaşındaydı ana olmuştu
Şaşıyordu, şaşıyordu, şaşar ya!
 

Öyküyü sessizce dinleyen Rıza Emmi İhsani’nin teşhir ettiği ağaya “Vay dürzü vay!” deyiveriyor. Bizim günlerce konuşarak, tartışarak başaramadığımız köylümüzü uyandırma ve yanımıza çekme işini, İhsani sanat yoluyla, kısa bir sürede gerçekleştiriyor. O zaman anlıyorum sanatın kitleler üzerindeki etkisini! Sonra İhsani’nin türkülerini yürüyüş kollarında onbinlerce muhalifin hep bir ağızdan söylemesini yaşadım.

 

Odun kırıcıydı, adı İlyas’tı
Yanaştım yanına, yüzünü astı
“İşin nasıl” dedim bir küfür bastı
Arkasından baltasını biledi…
 
“Bana bak arkadaş” dedim, dedi “ne?”
Dedim “sen bir vatandaşsın” dedi “he!”
Dedim “kanunun var”, dedi “çekil be!”
Arkasından baltasını biledi…
 
Dedim “ilin nere senin”, dedi “Van…”
Dedim “çoluk-çocuk”, dedi “sekiz can!”
Dedim “düzelecek…” dedi “ne zaman?”
Arkasından baltasını biledi…
 
Dedim “gidiş…”, dedi “onlara göre”
Dedim “kötü mü ki?”, dedi “bin kere!”
Dedim “hak, adalet…”, “tu” dedi yere
Arkasından baltasını biledi
 
Açıldı gözleri atıldı öne
Dedim dur bakalım, dedi ne güne
Dedim, şu feleğin ocağı söne
Arkasından baltasını biledi…
 

Türküleri dönemin koşullarıyla örtüştüğü için kitlelerce hemen benimsendi. Halk yığınları düzenin yavaş yavaş farkına varıyorlardı. Devrimci öğrenci gençlik düzenin değişmesi gerektiğini haykırıyordu. Halkın ozanı bu durumu “balta bilemek” olarak özetleyiveriyordu. Altmışlı yılların sonunda yazdığı şiirleri düzeni sorgulayan, çelişkileri sergileyen, tartışan türkülerdi.

 
Yok ne demek efendiler
İş isteriz, iş isteriz…
Kendimizi sizin ile
Eş isteriz, eş isteriz…
(…)
İş yoğmuş, dert çoğmuş kim anlar
Yürüsün sefalet, çürüsün canlar…
Hiç durmadan dinlenmeden yalanlar
Atın beyler, atın devran sizindir.
(…)
Düzenbazlar ellediler devleti
Talan var ha beyler, talan var talan!
Demokrasi türküleri söylenir
Yalan var ha beyler, yalan var yalan
 

Bu yalanları kim açığa çıkaracak, kitlelere kim anlatacaktı? “Gerçekleri gün yüzüne sermeye / Aşıkı duvarda sazı bekliyor”du. İhsani sazına komut vermekte gecikmedi.

De bre sazım de bre, şu benim halkım
Dost kimdir, düşman kim bilsin ha bilsin

 Halkın yanında yer alan herkes gibi İhsani de türkülerinden dolayı sorgulanır ve mahkemeye verilir. Ozan zor karşısında susar mı?

 

Sen savcı bey, suçlu ara onu bul
Ben kendi çağımda çoğu kula kul
Çoğu sakat, çoğu yetim, çoğu dul
Olanların şairiyim, diliyim…

 Ozan İhsani safını açıkça ilân eder: “Biz aşığız, halkın sesi”yiz der. Ancak sadece dertleri dillendirmek yetmez. Dertlere çare aramak da düşer ozanların payına. İhsani bu görevi lâyıkıyla yerine getirir.

 

Bırakın şu karanlıktan
Beni çıkmak istiyorum
Yeni için eskileri
Vurup yıkmak istiyorum
 
Kitlelere seslenir:
Uyan emekçi kardaşım
Uyan daha daha uyan.
Benim kavga arkadaşım
 
Uyan, daha daha uyan
Uyan aziz canım benim
Damardaki kanım benim
Dertli perişanım benim
Uyan, daha daha uyan
 
Ağalar kırdı dalını
Tahsildar sattı çulunu
Borçlu gömdürdün ölünü
Uyan, daha daha uyan
 
Uyan kendine hak iste
Kara bahtını ak iste
Doktor iste, toprak iste, iş iste
Uyan, daha daha uyan
 
Evin, yolun, işin olsun
Anayasa eşin olsun
İçinde ateşin olsun
Uyan, daha daha uyan
 
Neden geri kaldığın sor
Öğrenirsin kafanı yor
Eller fezaya gidiyor
Uyan, daha daha uyan
 
Kalk şöyle bir etrafı gez
Düşmanı tut başından ez
Bu kadarı sana yetmez
Uyan, daha daha uyan
 
Uyan alem görsün seni
Aç gözünü dinle beni
Hergün biraz daha yeni
Uyan, daha daha uyan
 
 
 
Ayrılığı kökünden kaz
Tarihine bir destan yaz
Karanlıkta beyaz beyaz
Uyan, daha daha uyan
 
Uyan göğü yere indir
Çeliği toprağa bindir
Bunlar senin görevindir
Uyan, daha daha uyan
(…)
Al kardaşım, al eline gürzünü
Vur, zalimin zulmüne vur, vur be vur.
Kendi rahatını kendi elinle
Zor değil be; kendin için kur be kur.
 

Yetmişli yıllarda İhsani düzene karşı mücadeleyi örgütleyen, yol gösteren ışık saçan türküler üretir. Serbest vezinle yazdığı ve olağanüstü bir güzellikte okuduğu Mektup adlı uzun şiiri sanki 12 Mart muhtıracılarına verilen sanatsal bir yanıttır.

 Halk şiiri geleneğinde var olan, dert yanma, yakarma, kaderine rıza, İhsani’nin şiirinde yerini başkaldırıya, haykırmaya, kendini ve toplumu değiştirmeye bırakır. Zamani, Emekçi, Ferhat, Ali Asker, Şah Turna, Temeli, Vijdani, Seyfili, Osman Dağlı, Garip Şahin ve adını burada sayamayacağım onlarca halk ozanı bu çizginin takipçileri olmuşlardır…

 
İşimiz bu heheheyt be
Sosyalizmi örüyoruz
Kırmızı bir bayrak gibi
Maviliğe yürüyoruz
 

Diyerek hedefini de açıkça ortaya koyar. İhsani’nin yalın bir dili, direk bir anlatımı vardır. Lafı evirip çevirmez, taşı gediğine yerleştirir. Değer yargıları sosyalisttir.

 

Sen ey kaba kuvvet, baştanbaşa zor
Son demini yaşıyorsun bana sor
Sosyalizm sel halinde geliyor
Durdurmaya yetemezsin yetemez…
 

Der ama bir süre sonra da: “Ağ günleri beklemekten / Göz çanağım kan kan oldu” demekten kendini alamaz. Halkın yükselen mücadelesi düzeni değiştirmeye yetmez. İhsani türküleriyle daha geniş kitleleri saflara katılmaya çağırır.

 
Haydin bire canlar tezden
Korku çıksın gitsin gözden
Faşistleri içimizden
Atalım bir, bakalım bir, deha deha,
Deha deha, Ayşem deha, Fatmam deha

 

Türküsü güne ve geleceğe aittir. Şiirleri biçimsel olarak geleneksel halk şiirinin devamıdır. İçerik olarak kendinden önceki Cumhuriyet dönemi halk şiirinden farklıdır. “Gül, bülbül edebiyatı”ndan kopuştur. İhsani’nin türküleri antiemperyalist, yurtsever, demokrat ve sosyalist içerikli militan, devrimci şiirlerdir.

 

Bu memleket bunca emek
Bizim bizim, hepsi bizim
Yabancıya yer ne demek
Bizim bizim, hepsi bizim
 
İş arayan açlar bizim
Yaban ele göçler bizim
Alınacak öçler bizim
Bizim bizim, hepsi bizim
 
Aracının aldığı fark
Gürül gürül işleyen çark
Hırsından çatlayan toprak
Bizim bizim, hepsi bizim
 
Düzenin ezdiği beller
Kilide vurulan diller
Kazmayı kavrayan eller
Bizim bizim, hepsi bizim
 
Meydanlara doluş bizim
El ele bir oluş bizim
Dayanış, kurtuluş bizim
Bizim bizim, hepsi bizim
 

Cumhuriyet döneminde başından beri din, kitleleri siyasi olarak yönlendirmenin bir aracı olarak kullanılmıştır. Çok partili döneme geçtikten sonra, bu tavır daha açık ve yoğun bir şekilde sürdürülmüştür. İhsani kendini: “Politik cambazlar sarıldı dine / Derviş Vahdettin’ler hortladı yine” demekten alıkoyamamıştır. İktidarların dine sarılmalarına “Din cambazı gerçeklerin üstüne / Kör olası perdesini gerdi heyyy” diye parmak basar. Onun bu şiirleri günümüzü de aydınlatmaktadır. Günümüzde piyasa sanatçıları, kılıklarına kıyafetlerine bakmaksızın, dinle yatıp dinle kalkıyorlar. Halkın dini duygularını onlarda en az politikacılar kadar sömürüyorlar. Oysa İhsani dini bağnazlığın ve baskıların daha yoğun olduğu, politikacıların dini propagandalarla oy avcılığına çıktıkları koşullarda, korkusuzca tanrıya sorular yöneltebilmiştir.

 

Nedendir be koca tanrı
Ben ölüyom sen ölmüyon
Dünya kurulalı beri
Ben ölüyom sen ölmüyon
 
Düşün bir kere ince ince
Bunlar revâ mıdır sence
Vaktim saatim gelince
Ben ölüyom sen ölmüyon
 
Neden benim malım yoktur
Senin mülkün benden çoktur!
Üstelik de karnın toktur
Ben ölüyom sen ölmüyon
 
İhsani’yem için için
Bak şimdi anladım niçin
Allahsız olduğun için
Ben ölüyom sen ölmüyon

 

O gürül gürül akan bir türkü selidir. Günümüz halk şiirinin bir köşe taşıdır. İhsani değişen ve değiştiren bir sanatçıdır. Sadece şiirinin içeriği değil, müziği de farklıdır. Onun müziği geleneksel aşık müziğinden ziyade, marşlara yakındır. On binlerce kişilik yürüyüş kollarında söylenmeye uygun türkülerdir. Zaten coşturucu içerik ve müzik kabaran devrimci dönemin marşları olmuştur. İhsani bağlamanın yanı sıra davul, klarnet, ney, flüt gibi müzik aletlerini de kullanarak müziğinin kitleler üzerindeki etkisini artırmıştır. En güzel müzik aleti olan insan sesini kendi sesi yanı sıra, solo ve koro olarak iyi bir şekilde kullanarak bu etkiyi daha da artırmasını bilmiştir.

 

Bugün İhsani yaygın olarak dinlenmiyor. Umutsuzluğa gerek yok! “Bir memleketin türkülerini yapanlar o memleketin kanunlarını yapanlardan daha güçlüdürler.” İhsani’nin türküsü ölümsüzdür! Türkülerin ömürleri insanlarınkinden çok daha uzundur. Bugün toplum bir avuç medyanın öne çıkarttığı üç beş “baldırı çıplağın” günlük dedikodularının esiri edilmiştir. Bu devran hep böyle sürmez! Taban uyanırsa onu kimse durduramaz.

 

Baskı, sömürü ve eşitsizlik yok olmadıkça, başkaldırı da bitmeyecektir! İhsani’nin türküleri “eşitsizlik zincirini kırana dek” kitlelerce haykırılacaktır.

 

MUSTAFA DEMİR

 

(Kültür ve Sanat Dergisi Güney'de yayınlanan yazım)

 

 

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
KİTAP SATIŞ
Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam67
Toplam Ziyaret154915